E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Gül: ATEŞKESİN GAZZE’DEKİ SOYKIRIMA ETKİSİ  VE TÜRKİYE’NİN ARTAN ROLÜ  

Prof. Dr. Cengiz Gül, yazısında "Soykırımcı İsrail’in yine Gazze’de onlarca noktayı bombalayarak yüzden fazla sivili katlettiğini, Netanyahu'nun hukuk tanımaz bir terör yapılanması" olduklarını ifade etti.

25.10.2025 - 12:31
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Gül: ATEŞKESİN GAZZE’DEKİ SOYKIRIMA ETKİSİ  VE TÜRKİYE’NİN ARTAN ROLÜ 

İsrail’in Filistin’de, 1948’den bu yana 77 yıldır tedrici biçimde, yani zamana yayarak gerçekleştirdiği işgal, zulüm ve katliamlarının, Hamas’ın tüm bu mezalime karşı gösterdiği meşru müdafaa hükmündeki ‘Aksa Tufanı’ harekâtı sonrasında, 8 Ekim 2023’ten itibaren dünya tarihinin gördüğü en barbar bir soykırıma dönüştüğüne tüm insanlık şahitlik etmiştir. Bir Haçlı-Siyonist projesi olarak, Filistin yurdu zorla gasp edilerek kurdurulan İsrail, en başından beri gerçekleştirdiği bütün uluslararası hukuk ihlallerine yönelik olarak, Başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere, tüm uluslararası örgütlerce aleyhinde alınan hiçbir karara uymayarak ve son iki yılda da Gazze’de yaptığı soykırım, savaş ve insanlığa karşı işlediği suçlardan geri adım attırmaya yönelik uluslararası toplum ve sivil toplumların yoğun tepkilerine rest çekmek suretiyle, hukuken bir devlet sayılmaktan ziyade, ne ölçüde gayrı meşru bir örgüt konumunda olduğunu göstermiştir. Tüm geçmişi böylesine hukuk ihlalleri ve suçlarla dolu olan İsrail’in, 10 Ekim 2025’te yürürlüğe giren ve Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik Hamas ile yaptığı anlaşmaya, daha doğrusu ABD Başkanı Trump’ın ön ayak olduğu plana da sadık kalacağına dair hiçbir güven vermediğini ve bunun ise, anlaşmayı son derece kırılgan hale getirdiğini belirtmek gerekir.

Nitekim bu çerçevede, soykırımcı İsrail askerlerinin, anlaşma gereği belirlenen sarı hatta çekilmesi, esirlerin takas edilmesi ve insani yardım girişlerinin sağlanmasından ibaret olan anlaşmanın ilk aşaması tamamlanmak üzereyken, kendi attığı bombalar sonucunda enkaz altında kalan esir cenazelerinden 16’sının fiili imkânsızlık sonucu teslim edilememesi üzerine, hem İsrail soykırım kabinesi hem de ABD Başkanı Trump, Hamas’ın anlaşmayı ihlal ettiği iddiasıyla, Gazze’ye insani yardım girişini engelleyerek, soykırıma kalınan yerden devam edilebileceğine yönelik tehditler savurmuşlardır.

Anlaşmanın Türkiye, Mısır ve Katar gibi garantör 4 ülkesinden biri olan ABD’nin, Hamas’ın tüm iyi niyetine ve esir cenazelerinin çıkarılması için zaman ve ekipman talep etmesine rağmen, gösterdiği bu tehditkar ve barış aleyhindeki tavrı, kendisini garantör bir devlet olmaktan ziyade, anlaşmanın tarafı soykırımcı İsrail ile aynı safta konumlandırdığı anlamına gelmektedir. ABD’nin, Türkiye dâhil diğer garantör devletlerle hiç görüşmeden, Hamas’ın esir cenazelerinden bir kısmını mecburen hemen teslim edemediğini adeta bahane ederek, İsrail işgal güçlerinin Gazze’ye, sarı hattın ötesine tekrar girmesine izin vereceğine ve tekrar yıkım ve katliamların olabileceğine dair sergilediği bu tehdit dili bile, O’nun Siyonist terör rejimi İsrail’in işgal, soykırım ve insanlığa karşı işlediği tüm suçlar karşısında, ateşkesin bir arabulucu ve garantörü olmaktan ziyade, bir provokatörü rolüne büründüğünü tekraren göstermiştir. Zaten bir önceki ABD Başkanı Joe Biden’ın da itiraf ettiği üzere; “Ortadoğu’da şimdiye kadar İsrail diye bir devlet olmasaydı bile, bu İsrail’i kurardık” diyen bir Haçı-Siyonist zihniyetinin, şimdi Gazze’de, ABD öncülüğünde yeni bir oyunu sahneye konmaya çalışılmaktadır.

Şöyle ki, Siyonist terörizme 1948’de başlattıkları tam desteklerini, Gazze’de soykırımın başladığı günden bu yana da, soykırımın icrası için gerekli olan savaş uçağı, bomba ve roketleri de içeren tüm askeri mühimmatla birlikte, on milyarlarca dolarlık mali yardımlarını da Kongre’ye onaylatarak soykırımcı İsrail’in emrine veren ve hatta BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhinde alınmak istenen tüm yaptırım kararlarını da veto etmek suretiyle, sınırsız bir hukuki ve siyasal desteğini her daim esirgemeyen bir ABD yönetiminin, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının daha mürekkebi dahi kurumadan savaş tamtamlarını çalmaya başlaması, evvelki sabıkaları karşısında pek de şaşırtıcı olmadığı gibi, attıkları barış nutuklarının ve Nobel Barış Ödülü taleplerinin de ne kadar yüzsüz ve arsızca olduğu tüm dünya kamuoyunca malum olmuştur.

“Ayinesi İştir Kişinin, Lafa Bakılmaz” 
Gazze’den sonra, herhangi bir fiili saldırısına maruz kalmadığı halde, bu defa da Hizbullah’ı bahane ederek güney Lübnan’ı günlerce bombalayıp yerle bir ettikten sonra yaptığı ateşkes anlaşmasını, 15 Ekim 2025’te yine barbarca bir saldırıyla ihlal eden soykırımcı İsrail’in, Gazze’deki ateşkes anlaşmasına sadık kalması da elbette beklenen bir şey değildi.

Anlaşmayı takip eden on günlük süreç içinde defalarca yaptığı ihlallerle yüzden fazla Filistinli Müslümanı katleden barbar Siyonizm, yağdırdığı bombalarla katlettiği kendi vatandaşı İsrailli esirlerin, enkaz altında kaldığı için teslim edilememesini de bahane edip, Hamas’ın ateşkese aykırı davrandığı iddiasıyla, soykırıma kaldığı yerden devam etme niyetini gizleme gereği dahi duymamaktadır. Bu çerçevede Gazze’nin güneyindeki Refah bölgesine tekrar saldırarak insani yardım girişlerini tümüyle kesen ve 1948’den beri attığı imzalarla, aleyhindeki uluslararası yaptırımların hiçbirisine uymayarak sabıkası bir hayli kabaran ve güvenilirlik sicili de gayet bozuk olan İsrail’in, Gazze ateşkes anlaşmasının garantör ülkelerinden ABD’nin, garantörlüğün de ötesine geçip İsrail’in yanında saf tutması karşısında, ancak Türkiye ve Katar’ın gerçek garantörlük misyonlarıyla harekete geçirilecek bir görev gücü ve uluslararası kamuoyu baskılamasıyla hizaya çekilmesi gerekmektedir.

Zira günümüz Hristiyan dünyasının bir numaralı emperyalist zorbası olarak öne çıkan ABD’nin ve sömürgeci Siyonist terörizmin de anladığı ve çekindiği tek dilin, özellikle ‘askeri ve ekonomik güç’ olduğu, artık tartışma götürmez bir gerçekliktir. Aksi halde soykırımcı İsrail’in, yaşayan tüm rehinelerini Hamas’tan almış olmakla kendi iç kamuoyu baskısından da kurtulmanın getirdiği rahatlıkla, barbarlık katsayısını hayli yükselterek, bu defa da ateşkes kılıfı altında soykırıma devam etmesi riski öne çıkmaktadır. Zaten bu riskin de, ateşkes anlaşmasının hemen akabinde gerçekleşmesiyle, soykırımcı İsrail’in yine Gazze’de onlarca noktayı bombalayarak yüzden fazla sivili katlettiği görülmüş olup, soykırım kabinesinin başı Netanyahu, ateşkes sonrasında Gazze’de attıkları bomba miktarı ve yaptıkları katliamların, güçlerini gösterdiğine dair açıklamasıyla da, ne kadar anlaşma ve hukuk tanımaz bir terör yapılanması olduklarını en üst ağızdan bir kez daha itiraf etmiş olmaktadır.

Bunun ise, uluslararası hukuk nezdinde artık meşru bir devlet sayılamayacak kadar terörize olan İsrail’in, tüm bu zulüm ve barbarlıklarını durdurması ve bedel ödemesi için, hala anlaşma ve sözleşmelere uymasını beklemenin, ne kadar yersiz bir iyi niyet ve gereksiz bir zaman kaybından başka bir anlam taşımadığını belirtmek gerekir. Ateşkes anlaşmasına rağmen Gazze’deki soykırıma devam eden İsrail, bu süreçte, 21 Ekim 2025 tarihinde parlamentosu Knesset’ten çıkarttığı bir kanunla da, zaten işgal altında tuttuğu Batı Şeria’nın tamamını ilhak etmeye kadar işi ileri götürmeye çalışmakla birlikte, Gazze’deki suçlarının asli ortağı konumundaki ABD’nin bile, bu teşebbüs karşısında, tüm yardımlarını kesme tehdidiyle onay vermemesi sonucunda geri atmak zorunda kalmıştır.  
Türkiye’nin Garantörlüğünün İsrail’deki Yansımaları 
Ateşkes anlaşmasının arabulucu ve garantör ülkesi sıfatıyla, Gazze’de İsrail’in yerle bir ettiği binaların enkazını kaldırmak için iş makineleriyle sahaya inen Türkiye’nin, sivil ve insani yardımlar boyutundaki varlığından bile hayli rahatsız olan Siyonist rejim, tüm karşı çıkmalarına rağmen Türkiye’nin bu sürece nasıl oldu da dâhil olduğunu, koalisyon ortaklarının hükümetten çekilme restleriyle de karışık öfke nöbetleri geçirerek hala anlamaya çalışırken, Siyonist medyanın da bu süreci hazmedemediğini görmek mümkündür.

Bu hususta The Times of Israel adlı gazetenin, Gazze'de enkaz kaldıran buldozerlerdeki Türk bayraklarına dikkat çektiği bir analizinde; “Gazze'de dalgalanan Türk bayraklarını görmek, tam anlamıyla felaket niteliğinde bir stratejik başarısızlıktır. Başbakanı bu düzenlemeye kim zorladıysa veya ikna ettiyse sorumluluk ona aittir” diyerek, bu durumu İsrail Hükümeti’nin, daha doğrusu soykırım kabinesinin büyük bir zafiyeti ve hatası olarak lanse etmektedir. Hatta barbar siyonizmin bu medyası, Gazze sokaklarındaki Türk bayraklı iş makineleri karşısında, adeta Türk ordusunun tank ve silahlı unsurlarını görmüşçesine panikleyen bir psikozla; "açıkça düşman Türkiye'nin, İsrail'in güney sınırına yerleşmesine izin vermek, bir ateş çemberini başka bir ateş çemberiyle, hatta daha da tehlikeli bir ateş çemberiyle değiştirmek demektir" şeklindeki değerlendirmesiyle de, yakın istikbaldeki muhakkak korkularını daha şimdiden yaşamaya başladıklarını bir anlamda ifade ve ikrar etmiş olmaktadır. Türkiye’nin Gazze’de garantör sıfatıyla Görev Gücü’nde de askeri unsurlarıyla yer alacak olmasından duyduğu rahatsızlığın, aslında daha ileri boyutta olduğuna işaret eden The Times of Israel; "Netanyahu, Gazze'ye yönelik savaş sonrası vizyonunu halktan gizledi. Trump'ın barış planı altında ortaya çıkanlar, çözümden ziyade, İran nüfuzunun yerini Türk nüfuzunun almasıyla bir kâbusa benziyor" demek suretiyle, Gazze’nin imar ve ihyası için sahaya şimdilik insani yardım unsurlarıyla inen Türkiye’nin, yakın gelecekteki çok daha etkin konumundan hissettikleri korkularının ‘kâbus’ boyutlarına geldiğini de böylece itiraf etmektedir..

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Ahmet Hakan yazdı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçak konuşmasından çıkardığım yedi sonuç
Gazeteci Ahmet Hakan köşesinde "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçak konuşmasından ...
Gazeteci Faik Çetiner hayatını kaybetti
Spor basınının duayen isimlerinden gazeteci Faik Çetiner, geçirdiği kalp ...
Gazeteler bugün ne yazdı? (25 Ekim)
Gazeteler bugün ne yazdı? (25 Ekim)
 
Ankara'da büyük dolandırıcılık operasyonu: 19 kişi tutuklu
Ankara merkezli dolandırıcılık operasyonlarında 19 kişi tutuklandı.
TELE 1'e kayyum atandı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen 'casusluk' soruşturma kapsamında, ...
İstanbul'da eğitime ara
İstanbul'da şiddetli yağış beklentisi nedeniyle okullar saat 16.00'dan ...
 
Başkan değişti: RTÜK’te Ebubekir Şahin dönemi sona erdi
RTÜK'te Ebubekir Şahin dönemi sona erdi. Kurumun başkanlığına eski AK ...
Bu hafta hangi filmler vizyonda? İşte haftanın filmleri...
Bu hafta hangi filmler vizyonda? İşte haftanın filmleri...
Gazeteler bugün ne yazdı? (24 Ekim)
Gazeteler bugün ne yazdı? (24 Ekim)
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
beşiktaş
ygs sonuçları
sanayi
İslam
uefa
hdp
Karşı
TBMM
Odtü